AYŞEGÜL EMER İLE RÖPORTAJ
- Bengi Kılıçaslan
- 18 Mar 2021
- 6 dakikada okunur
Arkadaşlar bugün biliyorsunuz çok çok önemli bir gün; 18 Mart Çanakkale Zaferi. Bugünün önemini bir röportaj adı altında konuşmak amacıyla Ayşegül Emer ile birlikteyiz.

- Merhabalar Ayşegül Hanım. Bize 18 Mart 1915’in tarihteki yerinden bahseder misiniz?
Ayşegül Emer: Merhabalar. Şimdi biliyoruz ki 18 Mart 1915’in önemi hepimiz için çok büyük fakat benim için bu çok büyük bir inanç, bir “Kazanacağız!” inancı. Örneğin; Cevat Çobanlı’nın, Nusret Mayın Gemisi’ne Boğaza mayın döşeme emrini vermesi benim düşünceme göre “kazanmak zorunda olma” durumunun vermiş olduğu bir sağduyu ile ve ileri görüşlülük ile yapılmış bir eylemdir. Cevat Çobanlı’nın sağduyu ile bu mayınları döşeyip, İtilaf Devletleri’nin gemilerini batırması ve askerlerimizin zafere olan inancının artması, İtilaf Devletleri’nin kazanacaklarına emin oldukları bir savaşı bizim lehimize sonuçlandırması bu inancın çok belirgin bir örneğidir.
Ayrıca Çanakkale Savaşı 18 Mart 1915 tarihinden sonra da devam ediyor fakat bu tarih savaşın kazanılmasındaki en büyük etkenlerin gerçekleştiği tarihtir.
Onun dışında elbette ki Mustafa Kemal Atatürk bu savaşın zafer ile sonuçlanmasındaki en büyük role sahip. Biliyoruz ki Atatürk’ün askerlere “ölmeyi” emretmesi de aynı şekilde kazanacağımıza olan inanç ve kazanmaktan başka çaremiz olmaması durumunun bir göstergesidir.
Kaldı ki 57. Alay tamamı şehit olmuş bir alaydır. Burada anlatmak istediğim 18 Mart ne olursa olsun milletimizin kazanmak zorunluluğu ile canını ortaya koyduğu bir savaştı. Allah’a çok şükür ki zafer ile de sonuçlandı.
- Bu zaferin Türk toplumu açısından önemi nedir?
Ayşegül Emer: Türk toplumu açısından az önce de belirttiğim gibi şöyle bir etkisi olmuştur; Osmanlı Devleti’nin bu zaferi bizlere Kurtuluş Savaşı’nda da büyük bir inanç aşılamıştır. “En olumsuz koşullarda da yapabilirim”, “Ülkem için kazanmak durumundayım” inancı ile Türk toplumu hareket etmiştir. Bence bu bizim Türkiye oluşumuzdaki en önemli etkendir.
- Bu zaferin Dünya Tarihi açısından önemi nedir?
Ayşegül Emer: Dünya tarihi açısından da o zamanlardaki en büyük etkisi; İtilaf Devletleri’nin kendilerine duydukları özgüvenin yıkılması ve savaşın kazanamayacağını düşündükleri Osmanlı Devleti tarafından kazanılması olmuştur. Çünkü özgüvenin aşırısı da bazen hayatın ve tarihin gerçekleri ile çelişebiliyor.
Ayrıca diğer devletlere, Türklerin istediği zaman birçok şeyi başarabileceğini, olmazın da oldurulabileceğini bu zafer sayesinde göstermiş olduk diye düşünüyorum.
Daha farklı açılardan düşünürsek; onlar bu cepheyi savaşı kısaltmak amacıyla açarken, cephenin sonuçlanmasıyla savaş uzadı, Bulgaristan İttifak Devletleri’nin yanında savaşa girdi, Almanya ile Osmanlı Devleti arasında kara bağlantımız yoktu, bu zafer ile bağlantı kuruldu, cepheler çoğaldı.
- Çanakkale Zaferi’nin Bolşevik İhtilali’ne etkisi nasıl olmuştur?
Biz zafer kazanmasaydık Rusya’da ihtilal olabilir miydi?
Ayşegül Emer: Sorunun önce ikinci kısmına cevap vermek istiyorum. Ben ihtilalin zafer kazanılmasaydı da olabileceğini düşünüyorum. Çünkü bu kısa süreli bir olay değil, uzun süre üzerinde çalışılmış bir ihtilaldi. Ama bu zaferin, savaş yapmak istemeyen Bolşeviklerin daha kısa sürede amaçlarına ulaşmalarını sağladığını düşünüyorum. Bir devlet düşünün ki zaten savaş içerisinde ve askerleri ölüyor, bizim de üstüne üstlük zafer kazanmamız ile Lenin amacına daha kısa sürede ulaşmıştır, diye düşünüyorum.
- Ben bir araya girebilir miyim? Benim bu konuda tarih bilgim çok iyi olmadığı için soruyorum; Lenin mi savaşmadan ihtilal yapma amacında?
Ayşegül Emer: Evet, evet. Aslında şöyle Lenin komünist bir devlet kurmak istiyor ve bunun hazırlıklarına zaten başlanmış, Çarlık Rusya’ya karşı bir devrim hareketi var fakat bizim bu zaferimiz onların amaçlarına ulaşmalarını epey bir kolaylaştırıyor diyebiliriz. Sonuçta o dönem Rusya’da bir Bolşevik ayaklanması var ve bir sürü insan ölüyor ayrıca onlara savaşsız bir toplumdan bahseden bir Lenin var. Savaşta İngiltere yenilince ve onlara yardım götüremeyince de ister istemez o devrim başarılı oluyor.
- Seyit Onbaşı’nın Çanakkale Zaferi’ndeki yeri nedir?
Ayşegül Emer: Bu bize küçüklüğümüzden beri anlatıla gelmiştir, Seyit Onbaşı koskocaman bir mermiyi kaldırmıştır ve bunu tek başına yapmıştır. Ben de Çanakkale’ye gidip görmüş biri olarak, o merminin boyutundan çok etkilenmiştim. Siz sadece o mermiye bakarken bile ürküyorsunuz. Seyit Onbaşı benim için gerçek bir inanç örneğidir. Ve bu inanç ile gelen ilahi bir güç onun bu mermiyi kaldırmasını sağlamıştır. Bildiğim kadarıyla daha sonrasında onu kaldıramıyor. O anda demek ki üstün bir güç geliyor ona. Daha önce de dediğim gibi bu onun kazanacağımıza duyduğu inanç ile alakalıdır. Benim için bir cesaret timsalidir Seyit Onbaşı.
- Atatürk’ün “Ben size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum!” sözündeki esas anlam nedir?
Ayşegül Emer: Çanakkale savaşı herkesin anlaşmış bir biçimde “Kazanacağız.” İnancı ile hareket ettiği bir savaş.
- Yani aslında orada toplumsal bir bilinç var değil mi?
Ayşegül Emer: Aynen öyle. Oradaki bütün insanların canlarını ortaya koyarak, ne olursa olsun kazanmalıyız düşüncesi ile hareket ettiği bir savaş. İşte Atatürk’ün bu muhteşem sözü de bunu doğruluyor. “Ben size ölmeyi emrediyorum!” sözünde daha öte bir şey olamaz. Çünkü bu söz vatan için ölmenin kutsallığını da içinde barındırıyor. Bu bence muhteşem bir söz ve muhteşem bir inanç.
Üstelik de bir komutanın bunu söylemesi inanılmaz bir şey, insan söyleyecek hiçbir söz bulamıyor. Atatürk’ün ne kadar büyük bir komutan olduğunu burada da görmüş oluyoruz böylece.
- Biliyorsunuz ki Çanakkale Savaşı’nı yeterli donanmaya sahip olamamasına rağmen Osmanlı Devleti kazanmıştır.
- Sizce Atatürk’ün hangi kişilik özelliği bizim bu savaşı kazanmamızı sağlamıştır?
Ayşegül Emer: Aslında bizim donanmamız Dünya’nın 3. Filosuymuş, muhteşem bir donanmamız varmış. Fakat 2. Abdülhamit darbe ile başa geldiği için darbe ile indirilmekten korkuyor ve istibdat dönemine girince bizim donanmamız Haliç’e kilitleniyor ve bizim donanmamız çürüyor. Bu yüzden biz aslında yeterli bir donanmaya sahip değiliz. Ama tabi ki yine Atatürk’ün dehası ve aziz şehitlerimizin inancı ile bu zaferi kazanıyoruz.
Atatürk zaten diğer devletlerin de saygıyla bahsettiği bir lider. Bu savaşta da tam anlamıyla dehasını ortaya koyuyor.
Aynı zamanda şunu da belirtmek isterim; Çanakkale Savaşı, “Centilmenler Savaşı” diye de tanımlanmaktadır. Bunun sebebi iki taraf da akşam olup savaş durduğu zaman birbirinin yarasını sararmış. Baktığınızda o kadar ulvi duyguların olduğu bir savaş ki insanın bunu duygularını katmadan anlatması imkansız. Ben eminim ki kaybeden taraf da bunu duygusal bir şekilde anlatıyordur. Ki bunu Çanakkale’ye gelen yabancı turistlerden de görüyoruz.
Bunların yanında bizim donanmamız tabi ki zayıflamıştı fakat Atatürk’ün ileri görüşlülüğü, Cevat Dursun Bey’in o mayınları boğaza döşeme kararı bizim kazanmamızdaki en büyük etkendi.
Baktığınızda özgüven sahibi olan İtilaf Devletleri’ydi ama inanç sahibi olan bizdik. Ve bu yüzdendir ki biz kazandık.
- İtilaf Devletleri’nin bu savaşı başlatmaktaki amacı neydi?
Ayşegül Emer: İtilaf Devletleri Rusya’ya yardım götürmek istiyor. Biliyoruz ki Rusya savaştan çekilmek isteyen taraf. Bunun yanında ihtilal sürecine girdi, Lenin zaten uzun bir dönem bunun üzerine çalışıyor. Ama İtilaf Devletleri Rusya’yı yanında tutmak istiyor çünkü Rusya çekilirse cepheler azalacak ve ister istemez kendi sorumlulukları artacak. Bunları istemedikleri için ilk amaç Rusya’ya denizden yardım götürmek. Tabi ki Osmanlı’nın daha fazla cephede savaşıp güç kaybetmesini ve Almanya’ya yardım edememesini de istiyorlar. İngiltere’nin sömürgelerini koruma isteği de bu savaşa sebep oluyor. Ve en önemlisi de bu savaşı kazanacaklarından emin olmaları, bunu kısa süreli bir olay olarak görmeleri.
- Araya gireceğim zaten hayatta da böyle olmaz mı? Bir şeyi kesinlikle yapabileceğimizden emin olduktan sonra hep yenilgiye uğramaz mıyız?
Ayşegül Emer: Evet. İşte kör bir özgüvenle başarı olmaz.
- “Ben zaten yaparım” değil de “Ben ne olursa olsun bunu yapacağım” demek gerekiyor belki de.
Ayşegül Emer: İşte biz onu yaptık bu savaşta. Bu sayede, çok şükür ki, savaş bizim lehimize sonuçlandı.
- Çanakkale Savaşı’nın zaferle sonuçlanmasının o dönem Dünya’daki en büyük etkisi ne olmuştur?
Ayşegül Emer: Bu sorunun cevabını zaten başka cevapların arasına serpiştirmiş bulunuyorum. Eklemek istediğim; bir ihtilal oluyor, bir sürü devlet imparatorluk halindeyken parçalanıyor. Büyük imparatorluklar, buna biz de dahiliz, yıkılıp devletlere dönüşüyor. Tabi bunlarda o dönemdeki birçok şeyin etkisi var. Baktığımızda Dünya tarihi açısından büyük bir olay.
- Atatürk’ün hem askeri dehası hem de cesareti bu savaşın sonuçlanmasındaki temel etken midir?
Ayşegül Emer: Evet, kesinlikle. Temel etken budur ve bununla birlikte şehitlerimizin, gazilerimizin aynı amaç doğrultusunda canlarını ortaya koymaları. Elbette liderimiz kendi canını da ortaya koyarak bu şekilde ilerlediğinde onlarında farklı düşünmesi zaten mümkün olamazdı. Bugün bir marştan bu kadar etkileniyorsak bir de o zamanki toplumsal bilinci düşünün. Kaldı ki bizim 13,14 yaşında bile şehitlerimiz olmuştur bu savaşta ama o bilince, o ruha sahipler. Bunu veren de ben inanıyorum ki liderimiz Mustafa Kemal’dir.
- Son olarak sizce biz gençlerin hem Mustafa Kemal Atatürk’e hem de aziz şehitlerimize borcu nedir? Ne yapmamız gerekiyor?
Ayşegül Emer: Bu geçtiğimiz korona döneminde biz maalesef evde kalmayı bile tamamıyla başaramadık. Evet biz çok vatansever bir nesiliz fakat bize şuan her şey çok zor geliyor. Geçmişimizi tam olarak bilmiyoruz, araştırmamız gerekiyor. Ezbere dayalı bir biçimde olmamalı tarihimizi öğrenme sürecimiz. Ezbere dayalı olunca bence biz bilinçli olamıyoruz. Bizim için canlarını feda eden şehitlerimizi her an hatırlamalıyız. Ülkemizin değerini bilip, liderlerimizi tanımalıyız. Bugün her şeyi çok üstünkörü öğreniyoruz. Şehit ve gazi kelimelerini kullanırken, onların nasıl bir saygı hak ettiğini de bilmeliyiz. Allah korusun, böyle bir savaşın tekrar yaşanmaması için ülkemize sahip çıkmalıyız. Ve kadın erkek hiç fark etmez. Biz kadınlarında üzerine düşen görevleri bilmesi gerekiyor. Tarihte Nene Hatunlarımız var biliyorsunuz. Onları örnek almalıyız.
- Bence şuanda da böyle bir durum olsa Türk toplumu yine bir araya gelir diye düşünüyorum ben.
Ayşegül Emer: Kesinlikle gelir. Bugün İstiklal Marşını dinlediğimizde hepimiz aynı duyguları paylaşıyoruz. Çok şükür ki bu bizim kalbimizde var. İnsanlar Türklerden bu yüzden çekiniyor. Sadece biraz daha çok okuyup araştırmalıyız ki bizden sonraki nesle bunu aktarabilelim.
Comments